Erzin / Hatay
İNSANLIĞIN BELASI KORONA Bu bir oyun değil, Film değil ve kesinlikle bir şaka değil. Neden bahsettiğimi az çok tahmin etmişsinizdir. Evet, bugünlerde sadece ülkemizin değil, tüm dünyanın gündemine oturan, salgın hastalıktan bahsediyorum, Korona virüsü! Bu salgın illeti başlayalı neredeyse üç ay olmasına rağmen, ne yazık ki kısa zamanda tüm dünyamızı etkisi altına almış durumda. Hal böyle olunca, bunun her alanda yansıması ve etkileri de oldu tabi. Bunlar yazıldı, çizildi, konuşuluyor. Konuşulmaya da devam edecek gibi. İnsanlar merak ve korku içerisinde. Üzerinden çeşitli komplo teorileri üretiliyor. Hatta tüm gündemimiz bu oldu diyebilirim. Artık televizyonlarda savaşlar, siyasi tartışmalar, balkanlar üzerinden gelen soğuk hava dalgası vs. konuşulmuyor. Varsa da yoksa da Korona. Açık oturumlar, tıp uzmanlarının yorum ve tavsiyeleri, tartışma programları, hatta rüyasında Peygamber efendimizle görüşüp, bunun panzehrinin ne olduğunu efendimizden dinleyip, bunu topluma duyurunlar bile var. Tabiri caiz ise Kornoyla yatıp kornayla kalkar olduk. Artık televizyonlarda, sosyal medyada, yazılı basında ve insanlar arasında başka bir şey konuşulmaz oldu. Herkesin ağzında bir korona sakızı ha bire çiğniyor. Bütün bunlar, elbette toplum üzerinde bir korku algısı oluşturuyor ve toplum psikolojik olarak yıpranıyor. Elbette bunu, ciddiye almak ve tedbiri elden bırakmamak lazım. Gayet soğukkanlı ve uyanık olmak gerekir. Ancak alınacak tedbirlerin, yapılacak uyarıların, sadece konunun uzmanı ve bu konuda ehliyetli devlet yetkililerince yapılması lazımdır. Açıklamaların ise toplumu kaosa sürükleyici açıklamalar değil, yatıştırıcı, inandırıcı, moral verici olması çok önemlidir. Aksi takdirde her önüne gelen, kafasının estiği gibi yorumlar yapar, insanımızın evlere kapandığı şu günlerde sosyal medyada yalan yanlış haberler, videolar dolaşırsa iş daha da çığırından çıkar ve içinden çıkılmaz bir hal alır. Kısacası kaş yapayım derken göz çıkarılır. Buraya kadar mevcut durumun bize ait ve bizim görebildiğimiz kısmına değindik. Bir de bunun toplumu, hatta ülkeleri ilgilendiren arka planı var tabi. Hani etkilerinden bahsetmiştik ya şimdi de biraz onlardan bahsedelim. 1-Sağlığımıza etkisi: Evet bu çok önemli. Ortada bir gerçek var ve bu toplum sağlığımızı toptan etkileyebilecek acı bir gerçek. Bu yüzden, olay çok ciddiye alınmalı ve herkes yetkililerin açıklamalarına uymalı, önerilen tedbirlere, hijyen kurallarına mutlaka uymalıdır. Unutulmamalıdır ki bu bir toplumsal zorunluluktur. Hiç kimsenin, “Hasta olursam bu beni ilgilendirir, bundan kime ne canım.” Deyip de virüsü sağa sola taşımaya, toplumu hatta en yakınlarını hayati tehlikeye atmaya, hakkı yoktur. Bu, kul hakkı ve büyük bir vebaldir. Zira virüs bulaştırdığın bir kişi, Allah korosun ölürse sen onun katili olursun. Unutulmamalıdır ki bu kişisel bir şey değil, toplumsal bir hastalık, bulaşıcı bir salgındır. Ve azami tedbiri elden bırakmamalı, herkes bu konuda sorumlu davranmalıdır. 2-Ekonomik etkisi: Aslında bu da çok büyük bir yıkıcı etkidir. Sadece ülkeleri değil, dünyayı koskoca bir hapishaneye çeviren bu virüsün, şimdilerde belki çok etkisini hissetmiyor olabiliriz. Ancak, Allah korusun sürecin uzaması halinde, bu virüsün, ülke ekonomilerinin çökmesine, korku ve paniğe kapılmış toplumlarda, tüketim kaosunun oluşmasına, bunun sonucunda yağmalamaların, hırsızlıkların, hatta cinayetlerin oluşmasına sebebiyet verebilecek bir etki oluşturması mümkündür. Şimdiden ülkeler arasında ticaretin durduğunu, ithal mallardaki fiyat artışlarının alıp başını gittiğini, ihraç mallarının fiyatlarının düşüp, üreticiyi nasıl olumsuz etkilediğini gözlemlersek, bunu anlamamız hiçte zor olmaz. Ayrıca evden çıkamayan bir toplumda, herhangi bir yerden mutat ve standart geliri olanları çok etkilemese de günübirlik yevmiye ile geçinen insanları düşünürsek, bunun onlar için ne büyük bir trajedi olduğunu da anlamış oluruz. 3-Siyasi etkisi: Dünyayı bölerek, böldükleri yerleri kendi aralarında taksim edip, insanları ekonomik, kültürel, dini ve siyasi olarak sömürenlerin sesi soluğu çıkmaz olmuştur. Yine, dünyaya “Hiçbir güç bizim karşımızda duramaz”, “Biz istediğimiz gibi toplumları dizayn ederiz, istediğimizi öldürür hatta öldürtürüz. İstediğimize iktidarlar, tahtlar, makamlar veririz” diyerek, dünyaya caka satanların sesi soluğu kesilmiştir. Dünya üzerindeki milyonlarca mazlumun vebalini ve ellerinde kanlarını taşıyan, adına lider denilen ve belki de dünyanın en bükük mafya babaları olan bu insan şeytanları, bu günlerde canlarının derdine düşmüştür. Haçlı savaşlarıyla, sadece insanları katletmekle kalmayıp, tüm tabiatı, binaları, kitapları yakıp yok eden, sadece ikinci dünya savaşında yüz milyon insanı katleden, Hiroşima ve Nagazaki’ye attıkları atom bombasıyla yüzbinlerce masum insanı katledenlerin, bu gün mikroskobik bir virüs karşısında, nasıl çaresiz duruma düştüklerine ibretle şahit oluyoruz. Bu, aynı zamanda, Rabbimizin de gücünü ortaya koyan büyük bir ibrettir. Onların, yüzlerce ton bombalarla, milyon dolarlık füzelerle yapamadıklarını, Rabbimiz dilerse bir virüsle yapacağını göstermiştir. Ne yani, Allah’ın (CC) yurdundan, yuvasından edilmiş insanların, doğu Türkistan’da yapılan insanlık dışı zulümlerin, yeryüzündeki Müslüman ya da gayri Müslüm mustazafların intikamını almayacağını mı zannettiler? Eğer öyle zannetmişlerse önce Zuhruf suresinin 55.Ayetini, sonra da Fil suresini okusunlar. Okusunlar ve Rabbimizin ebreheleşen zalimlere ne yaptığını iyice bellesinler. Çünkü insanlıktan çıkmış, insan şeytanına dönüşmüş olanların, buna şiddetle ihtiyacı vardır. 4-Dini yaşantıya etkisi: Bence en büyük etkisini bu alanda göstermiştir. Bunu olumsuz ve de olumlu olarak ikiye ayırabiliriz. Olumsuz etkisi, evet dostlar ben atmış yaşındayım ve hiçbir dönemde camilerimizin, cemaate kapatıldığına şahit olmadım. Bunu hiçbir şey ve de hiçbir kimse, yani ne savaşlar ne din düşmanı zihniyetli siyasi oluşumlar başaramadı. Ama ne yazı ki bu illet başardı. Beni en fazla üzende camilerimizin boş, cemaatimizin camilerden uzak, mahzun kalması olmuştur. Ama beni esas düşündüren, rabbimiz bizlere niye camileri yasakladı? Sorusu olmuştur. Unutmayalım, eğer kurban edilecek hayvanın uzuvlarında bir eksiklik varsa, rabbimiz onu kurban olarak kabul etmiyor. Yani diyorum ki bu gerçekten namazlarımızda samimi olmadığımız için olmasın? Bunu düşünmemiz ve konu üzerinde derin derin tefekkür etmemiz gerekir diye düşünüyorum. Olumlu etkisi demiştik, elbette olumlu etkisi de olmuştur.Bir kere her konuda Allaha savaş açmış insanlar, Rabbimizin yenilemez ve tek galip olduğunu görmüşlerdir. Bunun yanında, insanlar dinlerine biraz daha önem vermeye, iç muhasebe yaparak, tefekküre yönelmişlerdir. Cinayet, gasp, zina, azalmış, alkol tüketimi ve kumar neredeyse ortadan kalkmıştır. Yine Almanya’da ezanların dışarıdan okunmasına izin verilmiş, Barbar haçlılar tarafından yıkıldıktan sonra Endülüs’te ilk ezan okunmuştur. Ne diyelim, vardır her şeyde bir hayır. Aslında yazacak çok şey var ama sözlerimi uzattığımın da farkındayım. O vakit, sözlerimizi dua ile bitirmiş olalım. Allah’ım bizlere acı, bizlere merhamet et. Ülkemizi, tüm Muhammed ümmetini ve tüm insanlığı her türlü salgın hastalıklardan koru. Müslümanlara kalbi uyanış, gayri Müslümlere de hidayet nasip eyle. Senin her şeye gücün yeter.(Âmin)
Hamdi GEÇER'in yeni şiiri kültür bölümümüzde yayımlanmıştır.