HİCRET-2
Mekkeli Müslümanlara sırf Rabbimiz Allah’tır dedikleri için,o zamanın kodaman Müşriklerince öylesine baskılar zulümler yapılıyordu ki, Mekke de yaşamak neredeyse imkânsız hale gelmişti. Müslümanlarla her türlü diyalog kesilmiş, alışveriş, konuşma, kız alıp verme dahi yasaklanmıştı. Müslümanlara tam bir tecrit uygulanıyordu. İşte bu günlerde geldi hicret emri. Böylece Müslümanlar Allah’ın emriyle Mekke’yi Mükerreme’den medine’yi Münevvere ye Tebdili mekân ettiler. Burada rahatlamışlar, Ensar Müslümanlardan gördükleri kardeşlik sayesinde bu yürüyüşün, Batıldan Hakka doğru bir yürüyüş olduğu sonucuna varmışlardı. Bu öylesine kutlu bir yürüyüştü ki, bu aynı zamanda emre tam itaat ve yürüyen bir peygamberin izinden gitmek, yürüyüş ne kadar zor ve zahmetlide olsa sonucunda esenliğe ve güvenliğe çıkmaktı. Bu aynı zamanda Allah Resulünün izinden gitmenin esenlik ve güvenlik olduğunun bir göstergesiydi. Çünkü o peygamber,tüm inananlar için adeta Mutluluğun saka kuşu oluyordu.Onlara,gerek bu dünya ve gerekse ebedi alem olan ahret yurdu için bıkmadan usanmadan mutluluk taşıyordu.Müminler hicret yürüyüşü ile birlikte Mekke’nin karanlık ve sıkıntılı ortamından,Nurlu aydınlık bir ortama kavuşmuş oluyorlardı.Mekkede kendilerine uygulanan bütün çirkin ve haksız uygulamalar geride kalmış,Burada kendilerine gösterilen muamele karşısında gerçek sevgi ve iman eksenli kardeşlikle tanışmışlar,Müslüman olmakla Rabbimizin “Hep birlikte Allah’ın ipine (Kur’an’a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani sizler birbirinize düşmanlar idiniz de o, kalplerinizi birleştirmişti. İşte onun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında idiniz de o sizi oradan kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle apaçık bildiriyor ki doğru yola eresiniz.”ayetinin muhatapları olmuşlar, dolayısı ile birbirlerini hiç tanımadıkları halde Muhacir Müminlerle Ensar Müminler İman kardeşliğinin ne demek olduğunu beklide tüm insanlık tarihine not düşmüşlerdi.Hicret vazgeçmektir de demiştik.Bunu da yine sahabe hayatından bir tablo ile anlamaya çalışalım.Hicret emri gelmiş ve sahabe sevgiliye doğru vuslat için düşmüştü yollara.İşte Fedakarlık abidesi Hz. Suheyb–i Rûmî(R.A.)de onlardan biriydi.Suheyb–i Rûmî(R.A.)hicret emrini alır almaz bu emri yerine getirme adına evinde ve elinde ne varsa devesine yüklüyor ve hicret için çıkıyordu yola.Bu arada tabiki Müşriklerde boş durmuyordu.Suheyb(R.A)Tam Mekke’den çıkarken önünü kesiyor ve nereye gidiyorsun ya Suheyb diyorlardı. Suheyb–i Rûmî(R.A.) Allah Resulünün yanına,Mekke’ye gidiyorum cevabını veriyor.Bu cevabı alan müşrikler,gel vazgeç bundan ve geri dön ey Suheyb diyorlar.O, “Ölsem de vazgeçmem.Benim yerim sevgilinin yanıdır” diyor.Müşrikler bu cevaba çok kızıyordu.Bunun üzerine,madem öyle kusura bakma sen buraya geldiğinde baldırı çıplak bir Rum çocuğu idin,ve şu devenin üzerindekileri bizim sırtımızdan kazandın,eğer dönmezsen bu malzemelere el koyacağız diyorlar.Fedakarlık abidesi demiştik ya o mübarek için,müşriklerin niyeti karşısında en ufak bir tereddüt geçirmiyor ve diyordu ki onlara: Siz bu malları mı istiyorsunuz?bunlarla mı beni niyetimden döndürmek istiyorsunuz?Yanılıyorsunuz.Evet ben buraya geldiğimde bir Rum çocuğu idim.Ama Rabbimin Lütfi ile döndüm ve Müslümanlardan oldum.Yani bir kere döndüm bir kez daha dönersem dönek olurum.Alın bu dünya mallarının hepsi sizin olsun diyor ve düşüyor yalın ayak baş kabak yollara. Suheyb mutlu, Suheyb huzurlu. Çünkü sevgilinin sevgisinden vazgeçmektense, sevgili ile arasında engel teşkil eden ne varsa, itmiş elinin tersi ile. Yani ödemiş seviliye olan sevgisinin bedelini. Tabi Muhacir Müslümanlar sevgisinin bedelini bu uğurda birçok şeyden vazgeçerek öderken, Ensar Müslümanlarda neyi var neyi yok her şeyini muhacir kardeşiyle paylaşarak, onlara yerlerini, yurtlarını dahası ve en önemlisi gönüllerini açarak ödüyorlardı onlara ve Allah Rusülü'ne(SAV)olan sevgilerinin bedelini. Bu uğurda kucak açıyorlardı sevgilinin, sevgililerine. Onlar, Medineliler, Allah Resulünün göründüğü muştusunu aldıklarında “Ay doğdu üzerimize veda tepelerinden, Şükür gerekti bizlere Allah’a davetinden” diyerek söyledikleri bu mersiyenin boş bir söylem olmadığını, yaptıkları bu eylemlerle ispatlamış ve Müslümanlıkla şereflenmiş olmanın şükrünü de eda etmiş oluyorlardı aynı zamanda.Hicret Müslümanların Medine’de devlet olmalarını sağlamış, Allah Resulünün çok sevdiği ve gönlü buruk olarak ayrılırken “Sana geri döneceğim” diyerek Miladi 622 yılında vuku bulan bu olay, Müslümanları Müşriklerin zulmünden kurtardığı gibi, islamiyetin yayılmasına, vesile olmuş, cehalet içinde çırpınan tüm insanlığın kurtuluşu olacak İslam inkılâbını başlatmıştı. Hicri takvimin başlangıcını da oluşturan bu olayın en önemli unsurlarından biride, Allah’ın beytinin bulunduğu ve Peygamberimizin çok sevdiği Mekke’nin fethinin önünü Müslümanlara açmış olmasıydı. Rabbim bizlere koşan bir peygamberin, hiç olmazsa yürüyen bir Ümmeti olmayı nasip etsin diyor, bu yürüyüşümüzün de, Dünya yurdundan ahret yurdunun en güzel varış yeri olan Cennet’e hicretimizin başlangıcı olmasını temenni ediyorum.
HAMDİ GEÇER
2011-12-06 19:43:45