4-Gerçek Aşk nasıl olmalıdır?
Aslında Aşk elbette utanılması, ya da ayıplanması gereken bir duygu değildir. Daha öncede söyledim. Aşk ve sevgi fıtridir. Ancak burada önemli olan aşkın yaşanış biçimidir. Yani şunu demeye çalışıyorum. Aşk nasıl yaşanır? Tabi hemen sizler klişe olan şu cevabı verecek ya da en azından içinizden geçireceksiniz “Aşk anlatılmaz. Yaşanır” Eyvallah zaten bende tam bunu anlatmaya çalışıyorum. Mesela aşk Yeşilçam’ın Zengin oğlan Fakir kız Ya da Zengin kız fakir oğlan filmlerinde olduğu gibimi? Yoksa Yunus’ça mı yaşanmalıdır? Konumuzun başlığı gereği bunu açıklığa kavuşturmamız gerekir. İşte bunun için Yeşilçam filmlerine ya da, bu gün topluma izlettirilen dizilere baktığımızda, bütün kurgunun Erkek ve Kadın üzerine olduğunu görürüz. Tamam, bu zaten normal olanı. Ancak normal olmayan bir durum var ki, işte onu ne Müslüman olarak bizlerin nede izan sahibi gayrimüslimlerin kabul etmesi mümkün değildir. Maalesef toplumun büyük kemsine özümsettirilen ve gayet normalmiş gibi izlettirilen bu filmlerin büyük bir çoğunluğunda Erkek ve kadının aşkı gayri meşru ilişkiler üzerine inşa edilirken, bunun adına da aşk diyorlar. Bunu bilerek mi? Yoksa bilmeden mi yaptılar? Bilmiyorum ama bununla milletin dinine, aile yapısına çok büyük hakaret ve kötülük ettiler. Bu filmlerde, izleyenlere sunulan aşk algısıyla, Aşkı gayri meşru ilişki olarak tanıttılar. Aşkı namussuzluk olarak yansıttılar. Bu yaptıklarıyla aslında gerçek aşkın ve sevginin namusunu kirlettiler. Şimdi gelelim gerçek aşkı izah etmeye. Bu konuda Öncelikle şunu söylemeliyim. İlahi aşkı oluşturan, İnsanla Yaratanı arasındaki gerçek aşkın temeli, İhlâs ve samimiyete dayanmalıdır. Rabbimiz bu konuda bizlerden samimiyet beklemektedir. Eğer onu sevdiğimizi söylüyorsak, bunun gereklerini yapmalıyız. Bunun gereklerini aslında hepimiz biliriz de, yinede ben kısaca hatırlatmak isterim. Genel manada, Sadece ona kul olmak, o’nun istediği gibi bir hayatı idame ettirmek ve Sevgili Peygamberimizin, Hud suresi beni ihtiyarlattı diye buyurduğu “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol” ayetinin bizlerden istediği gibi her işimizde, aşımızda olması gerektiği gibi aşkımızda da dosdoğru olmaktır. Bunun yolu ve yegâne şaşmaz ölçüsü ise, Yüce Kitabımız Kuranı kerim ve sevgili Peygamberimizin Sünnetleri olmalıdır. İlahi aşkın temelini olduğu gibi, tabii ki insanların arasındaki sevginin de temelini, bunlar oluşturmalıdır. Özel anlamda ise, erkek ve kadının arasındaki aşkın temelini de, yukarıda saydığım hasletlere birlikte, Sevgi, saygı, birbirine güven, ülfet, muhabbet oluşturmalıdır. Aşk bunlar olmadan da olur diyerek, aşkın sadece nefsanî arzuların tatmini olan, cinselliğe indirgenmesi, bence gerçek manada birbirini seven iki insana ve aşka yapılmış en büyük kötülüktür. Aşkı ve sevgiyi katletmektir. Gelelim gerçek aşka, gerçek aşk, sevdiğin için, sevmediklerine katlanmaktır. Ferhat’ça sevmektir, Mecnun’ca sevmektir. Bu uğurda gerekirse dağları delmektir. Ya da bir adım daha ötesi Yunus’ça sevmektir ki, o aşkın zirvesidir. O insanın Leyla’sında Mevla’sını bulmasıdır. Bu, öncesi ve sonrası olmayan gerçek sevgiliye, aşkla “Cennet, Cennet dedikleri, birkaç köşkle birkaç huri, isteyene ver sen onu. Bana seni gerek seni” demektir. Yani her şeyden çok, bütün sevgilerin kaynağı olanı sevmektir. Rivayet odur ki, Mecnunda uzun yıllar sonra Leyla’sına kavuştuğunda, aynı heyecanın onda olmadığını görenler, ona bu durumu sorduklarında, o şu cevabı verir “Ben Leyla’yı ararken, gerçek sevgiliyi buldum. Artık bana Leyla’m değil, Mevla’m gerek demiştir. Bu aşkın zirvesidir. Aşkın kaynağına inmektir. Hani demiş ya adam “Aşkındandır, bütün aşklar”
HAMDİ GEÇER
2015-06-02 14:26:47